RUH-BEDEN-ZİHİN Üzerine Kısa Bir Yazı..
Binlerce yıldır insanlığın farklı isim ve farklı simgelerle ifade ettiği beden-ruh-zihin üçlüsü varoluşun üç ayağıdır. Üç ayağı da sağlıklı olan her şey varolan her türlü zeminde sağlam olarak yere basabilir, yıkılmadan dengede kalabilir. Beden-Ruh ve Zihin, sürekli değişen, hareket halinde, sabitsiz haldedir.
Bu üç ayağın ilki olan beden, yalnızca kullandığımız mekanik bir makine ya da bir araç olarak değil her biri birbiriyle ilişki halinde olan otuz trilyon yaşayan hücrenin komün birlikteliği olarak algılanmalı. Bu algıyla birlikte bedenin tüm dış ve iç ortam değişikliklerinden organik olarak etkilendiği, bütün komün’ün tek bir beden olarak hep birlikte tepki verdiği ve tepkilerin bedenin kendisi dışında ruh ve zihini de doğrudan etkilediği kabul edilebilir. Dış ortam değişiklikleri, bulunduğumuz ortamın havası, ısısı, nemi, kokusu, görüntüsü, göremediğimiz manyetik dalgaları, besin kaynakları, kulağımıza gelen ya da içimizden gelen kelimeleri, cümleleri, bakışları, baskıları, ayrılıkları, yoksunluk ya da yoksullukları daha birçoğunu ifade edebilir. Beden her şeyle ilk karşılaşandır.
Saygı ve sevgiyi hakeden 30 trilyon hücrenin direnişidir.
Ruh, ikinci ayak.
Beden’in aldığı etkileri, yorumlamadan ilettiği yer.
Ruh, acıkabilen, beslenebilen, ağrıyabilen, ağrıtabilen, ağlayıp gülebilen, hisseden, hissedilen, sezen, sezilen bir bebek gibidir . Bütün rahatsızlıkların kökünü besleyen saf ve kontrol edilmesi zor bir bebek.
Bedeni ve zihni sürekli dinleyip onlardan etkilenir, onları etkiler.
Ruhtaki aşırı ya da uzun süreli değişimler diğer iki ayak olan Beden ve Zihin üzerinde ciddi etkiler yaratır. Yani görünmez tepkiler görünür etkilere dönüşür. Kişinin dengesi değişmiştir. Artık Ruhtaki aşırılıklar kişinin semptomlarında, ve tahlillerinde kendini gösterir.
Ruhu bir bebek bakar gibi özenle, sakinlikle ve dengeyle korumak, sonrasında karşılaşılabilecek tüm sorunların büyümesini durduracak bir yaklaşım gibi görülebilir.
Zihin, üçüncü ayak. Bedenin ve ruhun durumunu yorumlanabilir hale getirip, kişinin olduğu hali bildiği gibi tanımlar. Tanımlar yaratır. Duygular yaratır.
Bilgileri, kalıpları, baskıları kullanır.
Kaçar, kovalar, korkar ya da arzular.
Sanrılar, sanar.
Toplumsal yaşamı, sosyal ilişkileri, normları var eden evcilleştirilmesi zor vahşi bir aslan gibidir.
Bedeni ve Ruhu tanımladığı şekle dönüştürebilen bir sihirbazdır.
Maruz kaldığı zaman ve mekan, zihnin yapısını şekillendirip Ruh ve Beden’e etki eder. Dengesizliklere, hastalıklara kök yaratır.
Zihni sağlıklı ve dengeli tutmak için bulunduğu ortamı, bedenden aldığı görsel ve işitsel etkileri, maruz kaldığı fizyolojik ya da psikolojik baskıları anlamak, içinden çıkamadığı kalıpların gerçekliğini sorgulamak başlangıç için önemli adımlar sayılır.
Sonrasında vahşi aslanı evcilleştirmek için bin yıllardır kullanılan meditasyon teknikleri ile devam edilir.